9 Mayıs 2017 Salı

Hayaller vs. Hayatlar: bir mutfak dolabının düşündürdükleri

Bu satırları mutfak masasından yazıyorum. İşten eve yorgun, kafası karışık, stresli dönmüş beden için yemek yapacak takatim yok. Bir kase yoğurt ve tost ile uzaklara dalıp gitmeye yeltenemeden gözüm kiralık evimdeki muhteşem mutfak dolaplarıma takılıyor.

Bu bir isyan yazısıdır.

2013 Temmuzundan beri mimar sıfatı ile devam ettiğim hayatımda ilk iş deneyimimde en çok içime oturan şey tasarladığınız, seçtiğiniz, çizdiğiniz, satın alımını yapmak için uğraştığınız "bataryanın" , halk deyimi ile bildiğimiz musluğun benim 1 aylık maaşımdan çok daha pahalı olmasıydı. Yani fazla mesai ile yeri gelip hafta sonun olmadan var olması için mücadele ettiğin evin, bir adet musluğunu bile almaya gücün yetmiyordu. Olsun daha ilk işin, ilk tecrüben diye sineye çekip önüne baktın.

İlk işin sayfasını kapatıp ikinci işe daha iyi bir ücret ile yola koyuldun. Ne mutlu ki artık maaşın ilk işinde seçtiğin bataryalardan birini almaya yetiyordu. Ancak yeni iş yeni şartlar derken, büyüyen gömlekleri dolduracak maaşının hala olmadığını önüne gelen vitrifiye listesi yüzüne çarptı. Yeni projendeki yeni bataryan yine senin maaşını dövüyordu.

Biz nerede yanlış yapmıştık?

Gözümün takıldığı yanar dönerli, parıltılı mutfak kapakları hayata mimar mimar bakmaya çalışan kafamın ilizyonunu bozuyor.

Hayatlar


Mutfak malzemelerini seçmek, fiyat almak, kurgusunu oluşturmak, kulbu minimalist seçicem yok parlak olmasın yok yuvarlak hatlı olmasın diye delirmek, bazasına, tezgahına, süpürgeliğine kadar çalışıp İtalya'dan sipariş etmek, elin İtalya'nın ağustos ayı boyunca çalışmaması, christmas'ta çalışmaması ile sıkıntıya giren teslim tarihleri, sahaya gelse de inmesi, taşınması, tırı çekmesi, tezgahını kestirmesi, tesisatını bağlatması derken aslında hepi topu soğanını doğrayıp gözünü yaşartacağın bir platform için çok fazla enerji harcamaktasın. Sonra kendi evinde soğan için akıtacak göz yaşının kalmamış olduğunu fark edip üstüne bu kadar düştüğün mutfağın kendi evindeki gerçeği ile yüzleşiyorsun.

Hayaller

Kafamda Alpay'dan fabrika kızı çalıyor düşüncelerimle eş zamanlı olarak.

Fabrikada tütün sarar 
Sanki kendi içer gibi 
Sararken de hayal kurar 
Bütün insanlar gibi 


Yani diyeceğim şudur ki mimarların büyük çoğunluğu kendilerinin içinde var olamadığı bir dünyayı yaratmakla uğraşıyorlar. Her bir çizgisini ince eleyip sık dokuyarak çizdiği projenin gerçeğini yaşamaktan ne yazık ki çok uzaklar. Hepimize geçmiş olsun.

Siz yine de güle güle oturun.